#ANONIEM | maandag 31 december 2007 @ 16:17 |
Een voortzetting van: Islam, Godsbeeld en wetenschap Als je niets toe te voegen hebt, hoef je serieus niet te reageren. Om het topic van Haushofer niet te kapen hier verder. [ Bericht 17% gewijzigd door #ANONIEM op 31-12-2007 16:22:00 ] | |
Burakius | maandag 31 december 2007 @ 16:20 |
- niet met slowchat beginnen - ![]() [ Bericht 30% gewijzigd door #ANONIEM op 31-12-2007 16:20:56 ] | |
TheMagnificent | maandag 31 december 2007 @ 16:21 |
Waar wil je het over hebben? ''Islamitische jurisprudentie'', maar dat is natuurlijk een breed begrip. | |
#ANONIEM | maandag 31 december 2007 @ 16:22 |
Voortzetting van de onderlinge meningsverschillen die in o.a. in het andere topic naar boven kwamen. | |
Daniel1976 | maandag 31 december 2007 @ 16:50 |
Er is maar 1 God en zijn naam is Vliegend Spagetti Monster. http://www.venganza.org/about En oja wetenschap is idd toch ook wel een vorm van religie | |
#ANONIEM | maandag 31 december 2007 @ 16:52 |
quote:Prima, dat je in een Spaghetti monster gelooft, maar wat heeft dat te maken met Jurisprudentie? ![]() | |
Daniel1976 | maandag 31 december 2007 @ 17:08 |
quote:Mijn opmerking is net zo zinloos als alle voorgaande uit het vorige topic. Geloof = geloof waarheid bestaat niet discussieren daarover heeft weinig zin. | |
#ANONIEM | maandag 31 december 2007 @ 17:10 |
quote:Jurisprudentie heeft te maken met de wetten van een Islamitische wetgeving, de haram en de hallal. Niet nut van (niet) geloven. | |
Alulu | dinsdag 1 januari 2008 @ 21:31 |
Stilletjes hier... Ik heb wel een vraagje dan: Hoe denken de mensen hier dat Internet invloed heeft en zal hebben op Moslims en dat ze Islam zien, interpreteren en zullen gaan praktizeren? Een concreet voorbeeld hiervan: Door Internet heeft iedereen eigenlijk toegang tot alle bronnen van Islam. Beste voorbeeld is de hadith te noemen. Naddel is dat de hadith als puzzelstukjes overal in artikelen verschijnen, fatawa en in verhouding tot fiqh zaken om argumenten kracht bij te zetten. Dit kan grote fouten opleveren aangezien de juist tafsir (exegese) van de hadith (uitspraken) veel belangrijker is om wetten eruit te kunnen afleiden. Een tegenreactie erop, gevoelsmatig, is dat er Moslims zijn die de hadith niet erkennen en teruggrijpen op alleen de Koran. Wellicht om vele redenen, maar ook omdat men zich niet kan vinden en geloven in bepaalde hadith en vooral hoe ze gebruikt worden door mede Moslims om tot bepaalde conclusies te komen. Als laaste: Is de totale acceptatie van de hadith als wetgevend in Islam een Islamitisch dogma? Ben benieuwd naar de meningen van anderen. | |
#ANONIEM | dinsdag 1 januari 2008 @ 21:35 |
quote:Ik denk dat voor velen google als een imam functioneert. Iedereen is tegenwoordig een Imam, iedereen die maar een klein beetje iets heeft gelezen of opgezocht. Ik denk dat het knap lastig is voor je om je te verantwoorden voor Allah wanneer je een sahih hadith verwerpt. | |
Burakius | woensdag 2 januari 2008 @ 00:14 |
Weet iemand toevallig iets over de hadith van de profeet dat hij het heeft over de gene die Constantinopel overneemt. Is deze zwak of sterk? Nog een vraag. Hoe zit het precies met dromen in de Islam? | |
TheMagnificent | woensdag 2 januari 2008 @ 00:40 |
quote:Er zijn een hoop ahadith waarin de Profeet (s.a.v.) verwijst naar de verovering van Constantinopel door de moslims. Als je wilt plaats ik er wel een paar. Wat bedoel je precies met 'dromen in de Islam'? | |
Burakius | woensdag 2 januari 2008 @ 08:21 |
quote:Ja plaats die even. Weet je ook trouwens iets over Burug khan en de mirac van de profeet.(vzmh) ? | |
#ANONIEM | woensdag 2 januari 2008 @ 10:19 |
quote:Hoe kom je bij Burug khan, tis toch gewoon normaal Burak? | |
Burakius | woensdag 2 januari 2008 @ 10:49 |
quote:Nee nee.. toen hij in de hemel was zag de profeet(vzmh) alle andere profeten. Maar eentje die herkende hij niet. En dat was dan ook geen profeet. Nee het was degene die later als eerste moslim(eerste turk zeg maar) zou worden een heel volk Islamitisch zou maken. Dit is dus Burug khan. De eerste Turk die moslim werd en zijn hele stam Islamitisch heeft gemaakt. MAar nu weet ik niet of het broodje aap is of niet. | |
Burakius | woensdag 2 januari 2008 @ 10:55 |
Excuses.. de naam was anders. Maar hier is het verhaaltje. İLK MÜSLÜMAN TÜRK HAKANI SATUK BUĞRA HAN ALPEREN GÜRBÜZER Tevrat ve Kur’an’ı Muciz’ül Beyan da ilk insan olarak Adem(a.s)’dan bahsedilir. İran’ın ünlü Avesta’sında ise, Ebul Beşer’den bahsedilir. Anlaşılan odur ki; Ebul Beşer ve Adem(a.s) aynı devreye isabet eden aynı kişiler. Avesta’nın sayfalarını çevirdikçe Ebul Beşer’den sonra oğlu Cemşid ve Cemşid’den sonrada Feridun’un geldiğini görürüz. Şeh-nameye göre; Feridun ülkesini Saim, Irak ve Turak (Türk) adında ki üç oğlu arasında paylaştırır. Feridun Türkistan ve bütün doğu ülkelerin, hatta Çin dahil Türklerin atası, yani bir başka ifadeyle Tur veya Turece’sidir. Zaman içerisinde üç oğlu ve torunları arasında çıkan İran-Turan savaşlarında en çok adından sıkça sözettiren şüphesiz Afrasyab’dır (Alper-Tunga). Zira O Oğuzhan İran kaynaklarında Afrasyab adı ile geçer. Yine Şeh-nameye göre; Afrasyab Türkistan, İran, Azerbaycan, Hindistan ve Rum ülkelerini fethetmiş, buralarda birçok şehirler kurmuş ve hatıralar bırakmıştır. Kaşgarlı Mahmud bu konuda, Türklerin Afrasyab’a Alper Tunga dediklerini ve onun dünya hükümdarı (Ajun begi) olduğunu bildirir. Aynı zamanda Alper- Tunga İskit imparatorluğun kağanlarından biridir. Bu yüzden Afrasyab ismi sonraki hükümdarlarca nesep başlangıcı olarak kabül görmüştür. Hatta Uygur Hanları, Karahanlılar ve Selçuklular da soylarını Afrasyab’a dayandırmışlardır... Kelimenin tam anlamıyla tarihimizi iyi incelediğimizde Türk’ün ikinci adının bariz bir şekilde Oğuz olduğu görülecektir. Nitekim, Oğuzlar veya Türkler Türklük bakımdan aynı manaya gelir. Hz Adem (a.s)’ dan asırlar sonra, malum olduğu üzere Nuh tufanı gerçekleşir.. Tufandan sonra Nuh (a.s) dünyayı Ham, Sam ve Yafes adında üç oğlu arasında paylaştırır.. Türkler Nuh (a.s)’ın oğullarından müslüman olan Yafes’in neslinden geliyordu. İslam müelleflerine ait rivayetlere göre; İslam tarihçileri Seyhun ve Ceyhun nehirleri arasındaki kalan bölgeyi Aşağı Türkistan (Maveraünnehir) olarak isimlendirmişlerdir. Nitekim, Nuh (a.s) Ceyhun(Amuderya) nehri ötesindeki memleketleri, yani Türkistan’ı oğlu ve Türk’ün babası olan Yafes’e verdiği zaman, O babasına; bu kurak ülkede ne yapacağını sorar. Babası da oğluna yağmur yağdırma kudretini bahşederek üzerinde ismi azam yazılı olan bir taş(tılsım) verir, ihtiyaç halinde bu yazılı taş ile Allah’a dua edilerek yağmur yağdırılabileceğini bildirdi.. Yafes şüphesiz iyi bir mümindi. Evladı çoğalınca onlara reis oldu. Fakat Yafes nehirden geçerken boğuluyor, yerine küçük oğlu Türk geçer. Mukaddes Kitaplara göre; Yafesin oğlu Türk de vatanını yine Işık-göl bölgesinde göstermiştir. Türk’ün evladı zamanla çoğaldı, böylece nesline TÜRK denildi. Hatta Türkler kabına sığmayıp çoğalarak Asya’yı mesken tuttular. Fakat altıncı ve dokuzuncu asırlar arasında başlarına geçen bazı hükümdarların gerek semavi dini bozarak halkını puta taptırmaya başlamaları, gerekse yabancı dinlerin yayılması sonucu Türk neslinin manevi birliği parçalanmasına yol açtı. Öyle ki; Romalıların Asya’ya kadar yayılan ahlaksızlıklarıyla, insanları sömürerek, onların İslamiyet’i işitmelerine engel olmuşlardır. Tüm bu engellemelere rağmen karşısında İslam’ın kılıcı devreye girince hem batılılar hemde Türk Hakanları İslamiyet’in duyulmasına mani olamadılar. Özellikle Saman oğulların ilk hükümdarı Nasr bin Ahmet’in bölgeye gönderdiği sufi tüccarlar sayesinde halkın İslam’a karşı teveccühü artmaya başlıyor, İşte bu elim vaziyetteki Türklerin dağınıklığı veya birbirinden kopuk manzarası onuncu asırda sufi tüccarların aşılamalarıyla son buluyor ve sonuçta İslam’ın o engin birlik ruhu Türk neslini yeniden toparlamaya yetiyor. İslamiyet’in motive edici gücü sayesinde ileride Türkler tekrar büyük ve güçlü imparatorluklar kurmayı başarabileceklerdir. Malum olduğu üzere ilk müslüman Türk hükümdarı Satuk Buğra Han’dır. Babası Karahanlı Devleti hükümdarı ailesinden olup, adı Bezir Arslan Han’dır, dolayısıyla 829 yılında bir Karahanlı Türk Hükümdarının oğlu olarak doğup, yukarda bahsi geçen soyu Türk bin Yafes bin Nuh(a.s)’a dayanır. Babasının ölümü üzerine amcası Oğulcak Kadir Han’la evlenen annesinin himayesinde büyüdü hep.. Horasan ve Maveraünnehir civarlarında kurulan Samanoğulları Devletinin ilk hükümdarı İsmail bin Ahmed’dir.. Hükümdar İsmail bin Ahmed kardeşleriyle giriştiği taht kavgaları sonucunda Kaşgara gelerek Oğulcak’a sığındı, yani himayesine girdi. Oğulcak Kadir, sadece himayesine almakla kalmayıp, Artuc nahiyesinin idaresini de Nasir bin Ahmed’e vererek son derece cömertkar örneği sergiledi.. İşte bu dönemlerde Satuk Buğra Han Artuc’a gidip gelirken Nasır bin Ahmed’le tanışma fırsatını elde etti. Satuk Buğra Han her gidiş gelişlerinde Müslümanların namaz kıldığını görünce ister istemez dikkatini çekti, hoşuna gitti: -Bu nedir ? diye sordu.. Nasir bin Ahmed sualinin cevabının yanısıra İslamiyetle ilgili mevzuları uzun uzun izah ettikçe, Satuk Buğra Han’ın gönlünde iman nuru parlamaya başladı ve böylece on iki yaşında müslüman olmakla şereflendi.. İbn’ül Esire göre; Satuk Buğra Han rüyasında gökten inen bir zat kendisine Türkçe lisanla: “Müslüman ol, dünyada ve ahirette selamete er’’ der ve rüyasında müslüman olur. Uyanınca hiç kimseden çekinmeden Müslüman olduğunu açıklar. Satuk Buğra Han bizatihi rüyasında Resulullah(s.a.v)’in talimatıyla Müslüman olduğu yönünde görüşler de vardır. Şöyle ki, Türkistanda zevkle okunan Satuk Buğra Han tezkiresi adlı menkibeye göre; Allahın Resulü Mirac’a çıktığı gece Peygamberler arasında tanımadığı bir kimseyi görmüş ve Cebraile onun hangi Peygamber olduğunu sormuş. Cibril Emin de onun Peygamber değil 333 yıl sonra yani M.944 yılında Türkistan’ı dininize sokacak Satuk Buğra Han’ın ruhu olduğu cevabını vermiş. Hz.Peygamber(s.a.v) böylece Buğra Han’a dua etmiş, anlatılanı meraklı bakışlarla dinleyen ashabı kiramda onu görmeyi murad etmiş, bunun üzerine Allah Rasulü isteklerini kabül edip; o anda başlarında Türk külahı ve silahlı kırk atlı selam vererek yaklaştıklarında, bunlar Buğra Han ve arkadaşlarının ruhları olduğunu beyan ettiler. Hatta bunların arasında Türk Han’ına hidayet yolunu gösteren Samani Ebu Nasr’da varmış. Menakiblere göre; Ebu Nasr Türkler arasında İslamiyeti yaymak maksadıyla ticarete başlamış. Bir gün rüyasında Peygamberimizin kendisine: -Kalk Türkistan yolunu tut! Orada Tekin Satuk Buğra Han müslüman olmak için seni bekliyor demiş. O da sevinerek 330 kişilik kervanla yola çıkar. On iki yaşında Buğra Han Ebu Nasr ile Endican’da karşılaşarak Müslüman olmuş. Müslüman olmasını bir süreliğine amcası Oğulcak’tan gizledi, bu arada yakın akrabasından elli kişi de müslüman olarak, Satuk Buğra Han’ a tabii oldular.. Ama amcası şüphelenmişti, bunun üzerine peşine adamlar taktı.. Sıkı takipler sonucunda Satuk Buğra Han’ın abdest alıp namaz kıldığını gördüler, tabi durum vaziyeti derhal amcasına bildirdiler. Amcası acele etmeyip, bizatihi olayı yerinde kendisi görmek istedi ve yeğenini sınamaya başladı, bu amaçla hemen ona put haneyi tamir etme görevi verdi.. Satuk Buğra Han değil puthanenin işine, adına bile tahammülü yoktu, bu durumu Nasir bin Ahmed’e anlattığında cevaben: -Merak etme, şimdi burası puthane olarak yapılır, sen orayı zamanla camiiye çevirirsin dedi. Böylece Satuk Buğra Han derin bir nefes alıp, denilenleri büyük gayretle yapmaya çalıştı.. Abdülkerim Satuk Buğra Han 25 yaşına geldiği sıralarda İslami ilimleri öğrenmişti artık, üstelik Müslüman olduğunu bundan böyle gizleme gereğini duymayarak açıkça ilan etmekten de çekinmedi. Nihayet kendi kendine karar verdi; amcasıyla bu uğurda mücadeleye.. Amcası durumdan haberdar olunca derhal harekete geçti.. Amcası Harun Buğra Han yeğeninin tekrar eski dinine dönmesi için çaba sarfettiyse de muradına eremeden bu dünyadan ölüp gitti.. Böylece Satuk Buğrahan yerine hükümdar olmuş ve Satuk Buğra Han’ın etrafında 300 kadar süvari toplanmıştı. Bunu takip eden günlerde taraftarları 1000 kişiye yükseldi. İlk fethettikleri topraklarda Atbaşi oldu.. Zaman içerisinde sahip olduğu 300 kişilik orduyla Kaşgar üzerine yürüyüp orayı da fethetti. Aynı zamanda Oğulcak Kadir Han’ı öldürererek saltanatına son verdi.. Ardından Kaşgar halkıda müslüman oldu, derken İslamiyet süratle yayıldı, zaferlerine zafer katarak Türklere İslamiyetin kapılarını açan ilk Hükümdar unvanını kazanmış oldu böylece.. Nitekim Kaşgarlı Mahmud, Allah’ın; Benim Türk adını verdiğim ve şarkta yerleştirdiğim bir ordum vardır. Bir kavme gazaplandığım zaman onları o kavim üzerine saldırırım (hakim kılarım) dediğine dair kudsi hadisi nakletmesi manidardır (Divanı lügatüt Türk 1, S.294). Abdülkerim Satuk Buğra Han’ın müslüman olmasının olumlu yansımaları hemen etkisini gösterdi bile, öyle ki; islamiyeti kabul eden ilk Türk boyları dediğimiz Karahanlılar ve İdil Türkleri devlet olarak İslamiyetin bayraktarlığına soyunmuşlar ve din uğrunda cihat etmeye başladılar .. Satuk Buğra Han’ın İslamla şereflenmesiyle birlikte millet hakanına tabii olduğu gibi, şeksiz şüphesiz İslamiyet’i itirazsız kabul etmişlerdir.İslamiyet onunla zafer kazanmış, 96 yaşına kadar ölünceye kadar kılıcı ile kafirleri müslüman yapmış, batıda Amu-derya(Ceyhun) boylarına, güneyde Kış kezeke ve kuzeyde Kara-koruma kadar kadar kafirleri İslam dinine çevirmiş, hasta olunca Kaşgara dönmüş ve orada ölüp Artuç’da Meşhed denilen yerde defnedilmiştir.. Samanoğullarının Maveraünnehir’de yaklaşık bir asrı aşan hakimiyetleri, doğuda Karahanlıların, batıda ise Gaznelilerin güçlenmesiyle zaman içerisinde erimeye terk etmiştir. SELÇUKLU’NUN DOĞUŞU İslamiyet sayesinde Karahanlı Türkleri Türkistanda, Gazneli Türkleri Hindistanda, Oğuz ve Selçuklu Türkleri Anadoluda ve Osmanlıda üç kıtada cihangir devlet oldular.. Görülüyor ki; ikiyüzbin çadır halkının müslüman oluşu bu hadiseden sonradır. Bununla beraber Müslüman Karahanlıların büyük tesiri olduğuda muhakkak. Yani İslamiyetin ilk Oğuz ve Karluklar arasında yayılması, başlangıç itibariyle değerlendirildiğinde İslam ve dünya tarihinde büyük neticelere yol açtığı anlaşılacaktır.. Tarihi Kaynaklar; 960(349) yılında ikiyüzbin çadır halkı gibi büyük bir göçebe kitlenin toptan İslam dinini kabül ettiğine dair mühim hadiseyi bildirmişlerdir. Karahanlıların asli unsurlarından olan Karlukların Satuk Buğra han ile birlikte daha önce müslüman olduklarını da nazarı itibare alındığında bu hadisenin Oğuzlara ait bulunması kuvvet kazanır. Demek ki; Türkler Maveraünnehir bölgesini vatan yaptıktan sonra Allah Rasulü ve arkadaşlarının saçtığı İslamiyet güneşi üzerlerine yavaş yavaş doğmaya başlıyordu. Yani Türkistanda Türkler Arap imparatorluğuna katılıyorlardı. Daha sonra diğer Türkler de göçünce kendi dillerini konuşan soydaşlarına rastladılar ve bunlarda İslamiyeti kabül ettiler. Artık bu noktadan sonra Türkleri dünya taşımaya kafi gelmiyordu artık. Önlerinde bozkurt hareket edince: -Göç, yani kalkınız diyordu adeta. Türklerde onun arkasında durduğu yerde çadır kuruyorlardı. Uzun müddet onlara rehberlik ettikten sonra bozkurt bir daha görülmedi. Türkler bu ülkelerin kafi gelmediğini anlıyarak üç kısma ayrıldılar Hindistana gidenler putperest, kuzeye gidenler Rumların Kumania (Kıpçak-ili Cembi Rusya ülkesi) adını alarak Hiristiyanlarla birleştiler. Meskun dünyanın ortasında batı tarafına gidenler iseYa’i Selçuk Oğuzlar Araplara karışarak onların dinini kabül ettiler. Halife Araplardan olmak üzere müslümanların hükümdarı oldular. Araplar ve Berberiler yüksek bir medeniyetin rehaveti içerisinde gevşemişler, İslamiyeti yeni kabül etmiş bulunan Karahanlılar doğuda cihadla uğraşmakta, Gazne devletide sadece Hindistan seferi ve fetihleri ile meşguldü. Büveyhiler Abbasileri tahakkümüne almış zayıf bir Şii devleti idi.. Diğer küçük devletlerde birbirleriyle çekişmekte tek kelimeyle hiçbir devlet tek başına İslam dünyasını koruyacak güçte değildi. İşte Türklerin İslamla şereflenmesi neticesinde ve nihayet Selçukluların hakimiyeti ile bu buhranlı devre sona erecektir Velhasıl, Satuk Buğra Han’ın açtığı diriliş sancağı Selçukluya oradan Osmanlıya geçerek cihanşümul olmuşuz. Vesselam | |
#ANONIEM | woensdag 2 januari 2008 @ 11:17 |
quote:Astagfirullah! ![]() ![]() | |
Burakius | woensdag 2 januari 2008 @ 12:21 |
quote:Lees het verhaaltje eens ( je kon toch turks ![]() | |
TheMagnificent | donderdag 3 januari 2008 @ 00:21 |
quote: quote: quote:Links: Genoeg hierover, want het gaat niet echt over islamitische jurisprudentie. ![]() | |
kazakx | donderdag 3 januari 2008 @ 00:31 |
quote: ![]() Met respect maar dit slaat volgens mij nergens op. Zeker een artikel van een MHP freak ![]() . | |
Burakius | donderdag 3 januari 2008 @ 08:29 |
Ja nee precies. Ik vond het zelf ook een beetje zo van... nationalistisch.. lol. | |
Viking84 | donderdag 3 januari 2008 @ 09:09 |
Oh, de niet-Turkssprekenden worden weer eens buitengesloten, zie ik.![]() | |
Burakius | donderdag 3 januari 2008 @ 09:13 |
quote:Het is dan ook een echte moslim topic (vind ik ![]() p.s. Ahhhh gossie possie.. wordt ie buitengesloten van een topic op fok ![]() ![]() | |
Viking84 | donderdag 3 januari 2008 @ 09:21 |
quote:Ik had voor dit topic nog nooit van Fiqh en Aqieda, gehoord! ![]() | |
Transcendentaal | donderdag 3 januari 2008 @ 19:29 |
quote:In de praktijk zoeken ze internetfatwa's op of raadplegen een extremistische cyberimam. Zelf nadenken vinden ze vaak veel te eng. | |
Burakius | donderdag 3 januari 2008 @ 21:05 |
quote:Dank je wel dat je voor me antwoord man. ![]() ![]() | |
kazakx | donderdag 3 januari 2008 @ 23:08 |
quote:Ik denk zelf dat er voor 99% of meer van alle vragen op gebied van fatva al antwoord gegeven is door de allereerste imams. Over dingen wat nieuw is zoals is roken haram? Of is Euthanasie haram? En dat soort vragen zijn verschillende meningen over. Ik denk dat iedereen de fetva van zijn eigen "imam" volgt hiervoor. Daar is ook niks mis mee denk ik zelf. De fetva over de 99% van alle dingen zijn beargumenteerd door geleerden zoals imam-i azam ebu hanife of hanbeli of andere grote imaams uit die tijd. Er zijn over sommige "kleine" dingen zelfs dagen/nachten over gebrainstormd voordat men tot een conclusie kwam. Je hebt het namelijk over duizenden versen uit de koran en miljoenen hadith. Die moesten allemaal gechecked worden op dingen die niet in tegenspraak waren. Het is eingelijk een complete studie waar je je hele leven aan moet wijden. Het vergt specialisme, een goed geheugen en dingen met erlkaar kunnen relateren. Imam-i azam was iemand die een fotografisch geheugen had. Hij moest zelfs een hand voor de volgende pagina leggen om verwarring te voorkomen, want twee pagina's tegelijk inprenten in je geheugen vond hij wat lastiger. Hij kende 1 miljoen hadith uit zijn hoofd (hadith kennen is dus de hele hadith uit je hoofd weten in het arabisch, inclusied punten en komma's (figuurlijk bedoeld), ook weten door wie het is naverteld en ik geloof ook dat je moet weten uit welke tijd het afkomstig is (misschien nog meer dingen?). Dus een paar boeken lezen, de Koran uit je hoofd leren en denken dat je fatva kan geven zit er niet in. Moslims die dit wel doen mogen hun daden verantwoorden bij God. Ik zou het niet durven in ieder geval. Ik denk dat als je geen hadith kennis hebt dat je een zeer bekrompen islam kennis zult hebben. Want de Koran interpreteren zonder kennis van hadith zal je tot hele slechte conclusies lijden. Sites die prediken dat de Koran slecht is en dat de Koran alleen maar ellende meebrengt zijn hiervoor hele goede voorbeelden. Om een vers uit de Koran te kunnen begrijpen moet je weten wanneer die vers is geopenbaard, naar aanleiding van welke gebeurtenis en waarom en in het bijzijn van wie? Dit zijn hadith gegevens. Als je dus zonder hadith zelf iets probeert de interpeteren direct uit de Koran dan kom je tot echt hele bekrompen conclusies. Dus zonder hadith is er geen islam mogelijk. Daarom heeft de profeet Mohammed ook vermeld. Ik laat jullie 2 dingen achter. Als jullie je strikt houden aan deze twee dan zullen jullie op aarde en in het hiernamaals gelukkig worden. Dat zijn de Koran en Hadith. Wat bedoel je eigen met die laatste stelling? Je hebt namelijk sterke en zwakke hadith en nog andere vormen geloof ik? | |
Alulu | donderdag 3 januari 2008 @ 23:37 |
quote:Hier ben ik het mee eens en ik persoonlijk ben van mening dat in fiqh zaken men terug dient te grijpen op de een van de 4 wetscholen, zoals het overgrote deel van de Moslims alle afgelopen eeuwen hebben gedaan. quote:Ook mee eens. Ik denk dat als je geen hadith kennis hebt dat je een zeer bekrompen islam kennis zult hebben. Want de Koran interpreteren zonder kennis van hadith zal je tot hele slechte conclusies lijden. Sites die prediken dat de Koran slecht is en dat de Koran alleen maar ellende meebrengt zijn hiervoor hele goede voorbeelden. Om een vers uit de Koran te kunnen begrijpen moet je weten wanneer die vers is geopenbaard, naar aanleiding van welke gebeurtenis en waarom en in het bijzijn van wie? Dit zijn hadith gegevens. Als je dus zonder hadith zelf iets probeert de interpeteren direct uit de Koran dan kom je tot echt hele bekrompen conclusies. Dus zonder hadith is er geen islam mogelijk. Daarom heeft de profeet Mohammed ook vermeld. Ik laat jullie 2 dingen achter. Als jullie je strikt houden aan deze twee dan zullen jullie op aarde en in het hiernamaals gelukkig worden. Dat zijn de Koran en Hadith.[/quote] Hij stelde het boek (Koran) en zijn Sunnah. Toen de fiqh zich ging ontwikkelen werd Sunnah gelijkgesteld aan de overleveringen (ahadith). Malik ibn Anas (ra) bijv stelde Sunnah gelijk aan de praktijk van de Moslims in Medina die naast Mohammed (vzmh) leefden, die hij vrijuit na de hijra instructies gaf in Islam en onderwees. Hierdoor stelde hij, en is ook een van de punten in de usul van Maliki maddhab, dat in sommige gevallen voor hem de Sunnah van Mohammed (vzmh) zoals die door de Moslims in Medina werd uitgevoerd sterker was dan een hadith, omdat dit mutawatir (door allerlei verschillende mensen overgeleverd die ook elkaar niet konden) was en er nooit enige ophef is geweest onder de Ahl Medina over enige innovaties, was dat wel gebeurd zou dat zeker ophef hebben opgeleverd. In zijn muwatta en overleveringen eromheen wordt duidelijk dat ook hij werd geconfronteerd in fiqh zaken met een geleerden uit Irak dacht ik, (waar later de andere wetschool uit is ontstaan en overeind is gebleven) die de Sunnah baseerde op verzamelde overleveringen, geclassificeerd en geinterpreteert. Hij wees die overleveringen niet af of iets dergelijks maar prefereerde zijn begrip van Sunnah erboven wat naar de levende praktijk verwees van de Ahl al Medina. quote:De laatste stelling vroeg ik omdat ik dit het volgende las over Diyanet, waarmee ik overigens niet goed bekend ben en hun autoriteit: http://www.thewhitepath.c(...)reform_in_turkey.php Wel uit 2006, maar is dit echt uitgevoerd en definitief besloten? | |
Alulu | donderdag 3 januari 2008 @ 23:42 |
quote:Daar ben ik het mee eens, maar ik moet ook toegeven dat het weldegelijk een probleem kan zijn als iemand minder kennis bezit en er een mede Moslim opeens met een hadith komt aanzetten, wellicht onbewust zijn eigen ijtihad toepast, en je even verteld 'dat het zo moet' of 'Islam zegt dit erover'. Terwijl in fiqh zaken weldegelijk blijkt dat de wetscholen en geleerden ervan bepaalde overleveringen hoger en belangrijker vonden, hoewel de usul hierin ook een doorslag geeft. Daarmee zeg ik niet dat ze die als sahih verwerpen of uberhaupt verwerpen. | |
Alulu | donderdag 3 januari 2008 @ 23:45 |
quote:Misschien, het omgekeerde gebeurt ook nogal eens. Iemand denkt zelf alles te kunnen besluiten, beoordelen en wetten eruit af te leiden. De een denkt totaal niet zelf, de ander is binnen twee jaar hoger dan geleerden die er bijv 20 jaar voor hebben gestudeerd. Dit spanningsveld zal er altijd wel blijven. | |
kazakx | donderdag 3 januari 2008 @ 23:54 |
quote:Diyanet reguleert de moskeeen en imams in turkije en misschien nog wat meer. Ik geloof niet dat diyanet nieuwe fatva's mag uitgeven. Het is meestal wel een vraagbaak voor moslims die met vragen zitten en die komen ook uit de hoek van die 99%. Ik vraag me ook af hoe strikt turken de diyanet volgen qua nieuwe dingen? Ik durf te beweren dat in turkije iemand als Fethullah Gulen meer gevolgd word met zijn adviesen dan diyanet als instelling. Alhoewel Fethullah Gulen ook een gepensioneerde imam is van diyanet. Omdat Gulen ook is geinspireerd door Said Nursi die 100 jaar geleden al heeft aangegeven dat de tijd van "Ictihad" voorbij is met het afschaffen van de Khalifaat.. En dat waarschijnlijk tot de tijd van de Mehdi ook nooit officiele ictihad zal plaatsvinden. De mehdi die zal zorgen voor een groot islamitisch rijk en die ervoor zal zorgen dat alle moslims verzoend raken met elkaar zal die "ictihad" weer in leven roepen door een groot groep van geleerden samen te brengen. Voorlopig zie ik dit dus ook als een gelsoten deur. Wat ik overigens wel zie als "rahmet" in deze tijd. Want zo kan je voor dingen die in het grijs gebiedje zitten je eigen geweten er op los gooien en de minst strenge imam volgen ![]() Want als ik zou roken en moet tussen de fetva kiezen van een imam die zegt dat het haram is en eentje zegt dat het "mekruh" is dan zou ik de laatste volgen denk ik ![]() | |
Alulu | vrijdag 4 januari 2008 @ 00:16 |
quote: Salaam en bedankt voor de verduidelijking in ieder geval. @ dikgedrukte: Hoe bedoelde hij dat? Ik kan erin komen dat de val van het Kalifaat ervoor heeft gezorgt dat het de eenheid niet ten goede heeft gedaan wat betreft Islamitische vraagstukken bijv. En een algemene overeenstemming of acceptatie van ikthilaf zal er niet makkelijker op worden. Maar als hij ermee bedoelde dat men maar 'moet kijken wat die doet', wat ik me niet kan voorstellen, vind ik dat toch wel een slechte zaak eigenlijk. quote: Op welke manier zie je dat als een gesloten deur? quote:Dat kan je zo ook zo bekijken inderdaad. ![]() | |
TheMagnificent | vrijdag 4 januari 2008 @ 00:19 |
quote:Ik weet niet of je de Nur-beweging (Fethullah Gülen) wel met de Diyanet (Link naar Diyanet - Wikipedia) kunt vergelijken. De Nur-beweging is een tariqah (met hun eigen interpretaties, dhikr, enz.) en Diyanet is gewoon een overheidsinstelling die de geloofszaken (imams benoemen, etc.) voor de moslims regelt. Als je bij de Nur-beweging gaat, horen daar bepaalde ''leefregels'' en gewoontes bij, terwijl je dat bij de Diyanet niet hebt, omdat het geen tariqah is. Je kunt de Nur-beweging beter met de Süleymanci's, Naksibendi, Milli Görüs, etc. vergelijken. | |
kazakx | vrijdag 4 januari 2008 @ 00:28 |
quote:In goede zin. Ik geloof dat dit iets was dat je voor zekerheid moet kiezen bij moeilijke dingen. Dus uiterste takva bij dingen waarbij je iemands fatva nodig hebt. Dus voor je eigen persoon zou je dus moeten kiezen voor de haram versie van het roken (de takva kant voor jezelf). En als je iemand ziet roken dat je dan aannemt dat het ook wel eens alleen maar mekruh kan zijn en dat je hem niet veroordeelt. Eerlijk gezegd is het lang geleden dat ik dat stuk heb gelezen en ik kan de meeste details niet meer herinneren. quote:Dat je dus zelf een fetva maakt en die dus als pure waarheid ziet. Net als met de iranese fatva op Salman Rushdie. Een slechte zaak dus. | |
#ANONIEM | vrijdag 4 januari 2008 @ 00:30 |
quote:Allah swt zegt zelf in de Koran 'fe'esel ahlal zikr' vraag het aan de geleerden. Sowieso moet je geen idjtihad accepteren zonder idjma'ah, als er daarnaast geen conflicterende ahadith en aya's van de koran zijn is er geen probleem agie. quote:Je hebt inderdaad verschillende interpretaties en benaderingen voor sommige gevallen, neem bijvoorbeeld soerat Ad-Doeha. Sommige geleerden van de Shafietische wetschool zeggen dat die Soerah specifiek alleen en speciaal voor Rasoel-Allah saws is bedoeld en openbaart. Vooral als je naar betekenis en tafsir van de Soerah kijkt kan je je er zelf in vinden, maar dit betekent niet dat wij er geen lering uit kunnen halen, een docent van mij in Egypte zei ooit, al is een hadith daief, maar het roept bijvoorbeeld tot extra aanbidding van Allah, dan zal het in deze niet haram zijn om het te volgen wanneer je niyah Lilahi en soenat - Rasoel-Allah saws is. Letterlijke vertellingen van Hadiths (sahih) kunnen heel abstract zijn en beperkt tot een bepaalde gebeurtenis en omgeving, als je dat er niet bij neemt kan er inderdaad na aanleiding van een idjma'ah een andere conclusie uitkomen dan onze letterlijke interpretaties. Maar om een Sahih hadith door wat een individu zegt of op eigen houtje verwerpen lijkt me heel link. ![]() | |
kazakx | vrijdag 4 januari 2008 @ 00:51 |
quote:Ik vergelijk ze ook niet. Ik zeg alleen dat de fetva's op de diyanet site bij een heel groot publiek niet bekend is. Een advies of fetva van bijvoorbeeld Gulen zal qua aantallen in turkije meer gevolgd worden door mensen in turkije. Hij word door meer mensen als autoriteit gezien dan bijvoorbeeld de diyanet op grijze gebieden. Toen Gulen op tv heeft gezegd dat de hoofddoek "furuat" was in de islam was de hele discussie over de hoofddoek in turkije afgelopen. | |
Burakius | vrijdag 4 januari 2008 @ 09:27 |
quote:Mwah mwah... de Nur-beweging is wel wat anders dan die van de Süleymanci etc. etc. De Nur beweging heeft de middenweg in spiritualiteit en materialisme. Ze hebben ook echt een structuur om de naam Muhammad (s.a.v.) op elke kamer in de wereld te brengen. Ik zie de Bediüzamman als blauwdruk maker en hoca efendi als uitvoerder. |